Gezmek, insanın en eski alışkanlıklarından biridir. Eskiden zorunluluktan yapılan yolculuklar, bugün çoğu zaman bir ihtiyaçtan doğuyor: dinlenmek, nefes almak, kafayı boşaltmak… Çoğu insan için gezmek, sadece ayakların hareketi değil; ruhun da kendine alan açması demektir.
Gün içinde işler birikir, sorumluluklar üstümüze yük olur. Evde, işte, şehirde… Hep bir koşuşturmaca. Bu yoğunluk içinde oturup dinlenmek çoğu zaman yetmez. Çünkü zihnimiz durmaz. Ama dışarı çıkıp adım atmaya başladığımızda farklı bir şey olur: Düşünceler akışa bırakılır. Bir sokağın köşesinden diğerine yürürken kafamızdaki sıkıntılar da yavaş yavaş çözülmeye başlar.
Bilimsel olarak da yürüyüş ve gezmenin rahatlatıcı etkisi kanıtlanmış durumda. Yapılan araştırmalar, yürürken beynimizin stres hormonu olan kortizol seviyesini düşürdüğünü gösteriyor. Ayrıca kan dolaşımı hızlanıyor, daha fazla oksijen alıyoruz ve bu da zihnimizi berraklaştırıyor. Özellikle doğada yapılan gezintiler, şehirdekinin birkaç katı kadar rahatlatıcı etki yaratıyor. Kuş sesleri, rüzgarın hışırtısı, toprağın kokusu… Hepsi beynimize “güvendesin, sakin ol” mesajı veriyor.
Gezmenin en güzel tarafı, çoğu zaman büyük planlar gerektirmemesi. Birkaç durak yürümek, öğle arasında kısa bir tur atmak, hafta sonu sahilde adımlamak bile yeter. Önemli olan bedenini harekete geçirmek, zihnine de küçük bir tatil hediye etmektir. Çünkü yolda olmak, aynı zamanda kendi içimize yolculuk yapmaktır.
Bir de gezmenin sürprizleri vardır. Hiç bilmediğin bir sokakta yeni bir kahve dükkanı keşfedersin, parkta oturan bir çocuğun kahkahası seni gülümsetir, yağmur sonrası toprak kokusu seni çocukluğuna götürür. İşte bu küçük sürprizler, gezmenin ruhu besleyen tarafıdır. Evde otururken karşına çıkmayacak bu anlar, dışarıda seni bekler.
Hayat çok hızlı akıyor, ama biz adımlarımızı yavaşlatarak ona yetişmek zorunda değiliz. Aksine, gezerken aslında kendimizi hayata daha çok yaklaştırıyoruz. Çünkü gezmek sadece bedenin değil, ruhun da dinlenmesidir.
Sonuç olarak, dinlenmenin tek yolu uyumak ya da koltuğa uzanmak değildir. Bazen en iyi dinlenme yöntemi, ayağa kalkıp yürümek, şehrin ya da doğanın içinde kaybolmaktır. Gezerken yorgunluğumuz değil, yüklerimiz azalır. Ve döndüğümüzde, her şeye daha taze bir gözle bakarız.