Hayatın temposu arttıkça sesler de büyüyor. Sabah çalan alarm, işe giderken duyduğumuz korna sesleri, gün boyu telefonumuza düşen bildirimler, televizyonun arka planda çalan sesi… Bütün bunlar hayatın normal bir parçası gibi görünse de zihnimizi fark etmeden yoruyor. Gürültü öylesine sürekli ki, aslında yorgunluğumuzun ne kadarının ondan kaynaklandığını bile çoğu zaman anlamıyoruz.
Sessizlik işte bu yüzden değerli. İnsan sessiz kaldığında, ilk anda biraz huzursuz olur. Çünkü alıştığımız seslerin yokluğunda kendi düşüncelerimizle baş başa kalırız. İçimizde ötelenmiş sorular, bastırdığımız hisler, unuttuğumuz hayaller birer birer yüzeye çıkar. Ama tam da bu yüzden sessizlik kıymetlidir: bize kendimizi hatırlatır. Gürültü altında kaybolan benliğimiz, sessizliğin içinde yeniden görünür olur.
Bilim de bunu doğruluyor. Yapılan araştırmalar, sessizliğin kalp ritmini düzenlediğini, stres hormonunu düşürdüğünü ve beyni adeta “yeniden başlattığını” söylüyor. Yani sessizlik sadece huzur vermiyor; aynı zamanda bedenimizi onarıyor. Düşünsene, hiçbir ilaç almadan, hiçbir ekstra çaba göstermeden yalnızca sessiz kalarak vücuduna iyilik yapabiliyorsun. Bu, hayatın bize sunduğu en doğal şifalardan biri.
Sessizliği bulmak ise sandığımız kadar zor değil. Sabah uyanır uyanmaz telefonu eline almak yerine birkaç dakika sadece pencereden dışarı bakmak… Gün içinde kısa bir yürüyüşe çıkarken kulaklık takmamak, rüzgârın ve kuşların sesini duymaya çalışmak… Akşam televizyonu açmadan kendi kendine oturmak… Bunlar aslında çok basit seçimler. Ama etkisi büyük oluyor. Birkaç dakikalık sessizlik bile zihni toparlıyor, günü farklı bir tonda yaşatıyor.
Tabii sessizlik herkes için kolay değildir. Bazı insanlar sessizliği rahatsız edici bulur. Çünkü o anda iç seslerini daha net duymaya başlarlar. Ama işte asıl iyileşme tam burada saklıdır. Sessizlikten kaçmak, çoğu zaman kendimizden kaçmaktır. Halbuki sessizliğe izin verdiğimizde, kendi içimizle barışmaya da bir adım atarız.
Bir gün boyunca süren gürültünün ardından gelen bir sessizlik düşün. Pencereden bakarken sokak lambasının altında yavaşça yağan yağmuru izlemek, gece yıldızlara bakıp sadece nefesini dinlemek, kitap okurken sayfaların çevrilme sesinden başka hiçbir şey duymamak… İşte bu anlar insanı en çok dinlendiren, en çok besleyen anlardır. Çünkü dış dünyanın sesleri sustuğunda, iç dünyanın güzellikleri duyulur hale gelir.
Sonunda fark edersin ki sessizlik bir boşluk değil, tam tersine doluluktur. Çünkü sessizlikte aslında hayatın ince detaylarını fark edersin. O detaylar da sana hem huzur hem mutluluk getirir. Ve sessizlik, sana şunu fısıldar: “Mutluluk için her zaman daha fazlasına ihtiyacın yok. Bazen sadece biraz sessizliğe ihtiyacın var.